R: Turnedeyken kitap okumayı seviyor musun?
V: Kitapları alıyorum ama hiç okumuyorum.. (gülüyor) Evde bir sürü kitabım var, yaklaşık 1500 tane ve %70'ini okudum. Dokunmadığım kitaplarım var çünkü onları okumaya vakit bulamadım daha. Özellikle İngiltere'de bana kitap veren çok kişi oluyor. Şiir dünyası çok büyük, bütün yazarları tanımanız mümkün değil…. Bende Goethe'nin "Genç Wether'in Acıları" kitabı da var.
R: "Die Leiden des jungen Werther" (Genç Werther'in Acıları)
V: Evet, dediğim gibi o kitabı da aldım ama henüz okumaya vakit bulamadım. Şu anda 4 kitapla seyahat ediyorum ve dün Hubert Selby Jr.'ın "Last Exit To Brooklyn" kitabını bitirdim. Requiem For a Dream" de bu yazara ait, filmi biliyorsundur diye söylüyorum, Jared Letto ve esrarkeşler oynuyor. Her neyse, Hubert Selby Jr. muhteşem bir yazardır.
R: Eğer bir kitap yazsaydın, türü ne olurdu?
V: Muhtemelen bir sayfa olurdu(gülüyor). Grup için çok fazla yazıyorum ve şarkılardaki her bir satır benim için bir roman gibi. Bir şarkı için söz yazmak edebiyatın en küçük parçasıdır. Basçımız Mige bir kitap yazmalı! Çok yetenekli, özellikle de Fince’de. Dil konusunda çok iyi. Ama o çok garip bir biçimde yazıyor. Yazdıkları çok komik ama aynı zamanda öz...
R: Hiç hayatının ya da sözlerinin rüyalarından esinlenmesine izin verdin mi?
V: Bir parça, evet.Küçükken günlük yazardım. Senin nasıl hayaller kurduğunu bilmiyorum, örnek olarak ama ben hayatta karşılaşabileceğim gerçekçi şeyleri düşlüyorum. Ve sabahları kalktığımda onların rüya mı yoksa gerçek mi olduğuna emin olamıyorum. Mesela bir markete girip süt aldığımı ya da doktora gittiğimi görüyorum rüyamda. Ve bir albüm üzerinde çalışıyorsak genellikle stüdyoya gittiğimi görüyorum.
R: H.I.M. ya da kendin hakkında şu ana kadar duyduğun en delice söylenti neydi?
V: Fazla delice söylenti yok, sıradan olanlar var. Hepimizin dünyanın dört bir yanında bebekleri olduğu gibi ve bu arada bu doğru değil. Ama bunun dışında hakkımızda pek kötü şey söylenmiyor, ayrıca hemen her şeye gülebildiğimiz için bir problemimiz yok.
R: Son zamanlarda Amerika’da fazla vakit geçiriyorsun ve çok da başarılı oldunuz burada.Hayatından memnun musun yoksa kaçırdığın bir yönü var mı?
V: Yaklaşık bir senedir kız arkadaşım yok, bu yüzden bir ilişki güzel olabilirdi. Ama üzülmek istemiyorum. Herkesin hayatında eksik bir yan vardır ve bundan şikayetçisinizdir ama bu benim için problem değil. Çok başarılı bir grubun üyesiyim ve yaşamak için ihtiyacım olan her şeye sahibim.
R: Eğer bir şey kafana takılmış olsa, gruptan hangi arkadaşın en iyi dinleyici olurdu?
V: Hepsi dinlemek konusunda gayet iyiler aslında. Linde aramızda en sessiz, onunla ciddi bir konuşmaya başlamak zor oluyor çünkü fazla konuşmuyor. Mige ve Gas olayları anlattıklarınızı en küçük ayrıntıya kadar dinler ve size yardım ederler. Ama Mige ve ben genellikle felsefi konular konuşuruz. Çok ciddi olmaz ama ayrıntılara önem verir. Burton ile konuşmaktan da memnunum.
R: Helsinki’nin senin için anlamı ne?
V: Orada çok insan tanıyorum. Önceki hayatımın büyük bir kısmını orada geçirdim. Ailem, arkadaşlarım, gruptaki diğer elemanlar ve menajerimiz Seppo orada yaşıyor. Ve prova yerimiz de orada. Kısaca şöyle açıklayayım… Benim için değerli olan insanların yoğunlukta olduğu bir yer.
R: Senin de söylediğin gibi ailen Helsinki’de yaşıyor. Sen kime daha çok benziyorsun? Annene mi, babana mı?
V: Yarı yarıya diyebiliriz bunun için. Gözlerimi ve sabırsızlığımı annemden almışım, espri anlayışımı ve kemik yapımı da babamdan (gülüyor)
R: Kardeşin Jeese sana benziyor mu?
V: Hayır, o bir aslan burcu. Normalde burçlara inanamam ama kardeşim benden tamamen farklı. Bildiğin gibi o da bir müzisyen. Bazı gruplarda bas gitar çalıyor ve sözler yazıyor. Harika bir insandır ve çok iyi anlaşıyoruz. Müzikle ilgilendiğinden beri konuşacak daha fazla şeyimiz oldu. Birbirimizi çok sık görüyoruz ve ben artık barlara gidip sarhoş olmadığım için sohbetlerimiz daha yaratıcı oluyor.
R: Geleneklere bağlı biri misin?
V: Geleneğe bağlı aslında. Öyle olmaya çalışıyorum… Aman tanrım, annemin doğum günü 2 gün sonra, neredeyse unutuyordum (gülüyor)! Asıl önemli şeyleri kutlarız. Paskalyayı kutlamayız ama Noel’i kutlarız, ama dinle alakalı olmayan bir şekilde. Bütün aile toplanır ve o sene boyunca neler yaptığımızı konuşuruz.
R: Bu turne bittikten sonra eve döndüğünde, yapacağın ilk şey ne?
V: Eve gidip uyumayı planlıyorum ve yapacağım da. Bazı mobilyaların yerini değiştirip telefonumu çalışır hale getireceğim. Arkadaşlarımdan biri şu anda evimde bazı düzenlemeler yapıyor. Küçük değişiklikler…
R: Son zamanlarda kendi yatağını kaç kere gördün?
V: Evde olduğum zamanlarda kendi yatağımda uyumuyorum. Küçük bir odayı düzenledim. Orada bir şilte var, ama kötü değil. Açıklaması zor. Bir ranza yatağı. Fazla gün ışığı olmamasına alışıyorsunuz. Bu yüzden siyaha boyalı bir odam var. Çok küçük, penceresiz bir oda, misafir odası gibi ve orada çok güzel uyuyorum (gülüyor).