*Konserde biraz tuhaftınız. Kötüydünüz demek istemiyorum...
V:Ses düzeni çok kötüydü, kendi sesimi bile duymuyordum. Birbirinden kopuk bir grup izlenimi yarattığımızdan eminim. Ayrıca Mige'nin emprovizasyon takıntısı da işi yokuşa sürdü, kafasına göre çaldı ve biz uyum sağlayamadık.
*Mige, Türk bayrağı tişörtü giyerek sempati yaratacağını mı düşünüyordu? Bu, bana kalırsa, pek sevimli görünmüyordu.
V:Seninle aynı fikirdeyim. Eminim seyircinin gözüne tuhaf göründü.
*Fince ve Türkçe benziyor. Mesela grup içinde Lily Lazer'a 'Melek' dediğinizi biliyorum, İngilizce'deki 'Angel' mı bu?
V:Evet, aslında 'angel' için başka kelime kullanıyoruz. Yani 'melek' cennetten kovulmuş olanı, ya da düşmüş olanı (fallen angel) ifade ediyor. Yani bir yönüyle 'şeytan'ı.
*Yeni albüm için de John Fryer ile mi çalıştınız?
V:Hayır, albümün prodüksiyonunu genel olarak TT yaptı, deneyimli biri. Biri İngiliz diğeri Amerikalı iki prodüktörümüz daha var. Çoğu şarkıyı TT yaptı ama bazılarını üçü birlikte prodükte ettiler.
*"Razorblade Romance" kritikler tarafından Depeche Mode albümleri ile karşılaştırıldı.Sence bu Fryer'in varlığını doğal bir sonucu mu? (John Fryer Depeche Mode'un prödüktörüydü).
V:Fryer daha çok ses teknisyenliği yaptı albümde, ses düzenlemelerini bize bırakıp teknik işlerde yoğunlaştı. Depeche Mode'un ya da Fields of The Nephilim'in albümlerinde gösterdiği katkıyı "Razorblade Romance"e gösterdiğini düşünmüyorum. Asıl sorun bizim melankolik şarkılar yazıyor olmamız. Eğer Depeche Mode ile karşılaştırılacaksak bu ancak melankoli yoğunluğunun sonucudur. Ama bilirsin, insanlar önlerine gelen her şeyi başka şeylerle karşılaştırır.
*Peki şu 'love metal' terimi nereden geliyor? Sence böyle bir müzikal tavır ya da hareket var mı?
V:Bu terimi kullanan ilk ben olmuştum. Ama çok da ciddi değildim. Sadece gotik metal etiketinden sıkıldığım için love metal'i ortaya attım.
*Grubu kurduğunda en büyük isteğin neydi?
V:Kutsal isteklerim yoktu, hala da yok. Ben insanların işine burnumu sokmak istemem, zaten kesmeye öğreteceğim bir şeyim yok. Ancak kendim için dileklerde bulunabilirim, mesela ilk günlerde Helsinki'nin dışına çıkmak ve tüm dünyayı gezmek istiyordum. Helsinki'nin sıkıcı kent yaşamından bunalmıştım. Belki grubu kurmamın tek sebebi buydu; eğlenceli şeyler yaşamak.
*Helsinki'den iyi gruplar çıkıyor mu? Underground piyasada durum ne?
V:Helsinki iyi gotik müzik ya da iyi doom metal yapmak için harika bi yer, çünkü çok sıkıcı. Kendini tamamıyla aşk hakkında yazmaya verebilirsin, ya da tanrı hakkında. Helsinki underground'unda, metal müzik açısından söylüyorum, çok iyi gruplar var. Ben Halachaost'u çok severim mesela, mutlaka dinlemelisin. Orda ki bütün gruplar birbiriyle yarış halinde, birbirlerini atlatıp bir numara olmaya çalışıyorlar, hepsi büyük olmak istiyor. Bana sorarsan çok azının sansı var ve zaten çok azı iyi.
*Sanırım Helsinki'de 69 Eyes ile konserler veriyordunuz. Bence çok iyi bir grup, özellikle vokaller.
V:Bir iki konsere beraber çıktık birlikte ama bilinenin aksine 69 Eyes hiçbir zaman bizim alt grubumuz olmadı. Çok iyi arkadaşlarımız ve birlikte dışarıya çıkmaktan çok zevk aldığım insanlar.
*Birlikte çıktığınızda ne yapıyorsunuz peki? Kırmızı şarap içip aşk hakkında mı konuşuyorsunuz?
V:Ha haha, evet ve bence yapılacak daha iyi bir şey yok. Aşk iyidir.
*Sen çok mu acı çekiyorsun?
V:Bilmem sen ne düşünüyorsun?
*Bilemem, bildiğim tek şey aşktan bahseden kederli şarkılar yazdığın.
V:Herkes payına düşeni yaşar, herkes acı çeker. Sen den daha fazla acı çektiğimi iddia edemem. Yaşadığım şeylerin sorumluluğunu tek başıma taşımak zorundayım ve bu bile insanı kedere boğabiliyor. Her zaman kederli olmayı sevmiyorum, herkesin bir an için durup nefes almaya ihtiyacı var.
*"Join Me In Death" o mola anlarından biri değil anladığım kadarıyla ve albümde çok da öyle durup nefes aldığın an yok bence?
V:O şarkı bana hiç bir şey ifade etmiyor, çünkü gerçek hayat hakkında değil. Tamamen kurgusal olması beni rahatsız ediyor. Bize şöhret getirmiş olması dışında hiçbir değeri yok, neden albüme koyduğumuzu bile anlamakta güçlük çekiyordum, zaten eski bir şarkı. Sadece piyano partisyonları güzel. Onları da Robert Miles'tan çaldık zaten(gülüyor).
*Şimdi Miles bunu duyacak ve sizi mahkemeye verecek, böylece daha ünlü olacaksınız.
V:Bence çok cool, yani Eminem sürekli bunu yaptığı için sıkıcılaşıyor ama bizim için iyi olacak (gülüyor). Bu arada niye bir şey içmiyorsununz? Bira alsanıza.
*(Hiç sormayacak sanmıştık:)Sahneye elinde şarap kadehi ve sigara ile çıktığın için sanırım, Jim Morrisonvari bir imajın olduğu tartışılıyor.
V:Bu fena değil. Sonuçta ben de onun gibi kaderin tokadını yemiş rock şairleri klanına dahilim.
*Seni televizyonda ilk görüşümde Morrison'ı değil de, ne bileyim, biraz Brian Molko'yu anmıştım.Ama daha da çok alman gothic vokalistlerindeki travestisizm takıntılarını hatırlamıştım.
V:Evet bu yüzden sen de gay olduğumu düşündün değil mi? Hayır, gay değilim. Ama bir ara olacaktım çünkü sürekli kötü kadınlarla birlikte oldum ve gerçekten beni çok bunaltıla. Bir sex shop'da kasiyerlik yapmak da beni çok bunalttı. Dükkan babama aitti ve ona yardım ediyordum ama herkesin seks yaptığı bir dünyada bok gibi hissetmek... Bu çok ağırıma gidiyordu, bu yüzden aseksüel olmayı da kafama koymuştum. Ama sanırım sağlıklı bir heteroseksüelim ya da hiçbiri değilim, umurumda da değil.
*Bir yıl öncesine oranla daha fazla eyeliner ve daha koyu tonlarda far kullandığın dikkatimi çekti.
V:Bu aralar geliştirdiğim en büyük hobi müzisyenlerin biyografilerinin okumak ve çok yakın bir zamanda Bauhaus hakkında yazılmış bir kitap okudum. Bence Peter Murphy?nin makyajı mükemmel biraz da ona öykünerek daha fazla eyeliner sürdüm, ayrıca siyah fara da yeni yeni alışıyorum. Bir yıl önce mavi yada kırmızı far kullanıyordum. Benim imajım her an değişebilir, kafama göre. Sonuçta rol kesmiyorum.
*Böylesi daha iyi sanırım. Bu arada Peter Murphy'nin Ankara'da yaşadığını biliyor muydun? Kitapta bundan bahsediyor mu?
V:Evet, sanırın önemli sanatçılarınızdan biriyle evli. Daha önce 80'lerin müziğine karşı büyük bir açlık hissediyordum, bu aralar biraz duruldu. Hep öyle olur zaten bilirsin. On yıllık dönemler vardır ve o dönemleri önemli kılan gruplar, hepsini dinlersin ve geriye bir iki tane kalır. Bauhaus ve bir miktar Sisters Of Mercy benim için öyle ama daha çok Martin Gore'a ilgi duyuyorum. Tanıdığım en iyi şarkı yazarlarından biri, onun '80'lerde yazdığı şarkıları çok seviyorum.
*Müzisyen ve şarkı sözü yazarı olarak idolün Martin Gore mu ya da başka biri?
V:Aaah hayır hayır. Ben insanlara ilgi duymuyorum, yani gruplara ya da müzisyenlere değil de şarkılara sevgi duyuyorum, şarkıların fanı oluyorum. Baştan sona sevdiğim fazla albüm de yok. Johnny Cash'in bazı şarkıları, Depeche Mode'un, Elvis Presley'nin, Duran Duran'ın bazı şarkıları. Mesela 'Where The Wild Roses Grow'u çok severim ama Nick Cave'i sevmem.
*St. Petersburg'deki ilk konserinizin, uyuşturucu taşıdığın iddiasıyla tutuklandığın için iptal edildiği doğru mu?
V:Hayır. Uyuşturucular ya da başka bir sebeple tutuklanmadım. Sorun ben de ya da diğer HIM üyelerinde değildi, sorun Ruslar'ın hala daha komünizmin ağır bürokrasi metodlarını yürütmeleriyle ilgili. Konser için doğal olarak Rusya'ya bir dolu ekipmanla gittik ve tek tek her şeyi denetleyip her şeyin üstüne resmi kağıtlar, pullar yapıştırmak istediler. Gitar jacklerimize bile. Tam yedi saat onları bekledik, hem anlamsız işler yapıyorlar hem de votka sarhoşluğu içinde burunlarının ucunu bile görmedikleri için yavaş çalışıyorlar.
*Peki başka bir zaman başka bir yerde tutuklandığın oldu mu?
V:Hayır, hiç tutuklanmadım. Ben tehlikeli biri değilim.
*'666' sembolünü sıklıkla kullandığın için sormalıyım, satanizm hakkında ne düşünüyorsun?
V:Bence dinler arsındaki fark satanizmin sizin ve bizim tarafımızdan nasıl algılandığını çok iyi açıklıyor. Satanizm, Türkiye'de ve Finlandiya'da iğrenç bir şey olarak algılanır ama Finlandiya'da insanlar bu konunun üstünde fazla durmazlar. Finlandiya Protestan bir ülke, insanlar kiliseye bile gitmeyebilir yani dinlerine düşkün değillerdir. (Valo konuşurken tepemizde inanılmaz ber gürültü koptu, ürktüğümü söyleyebilirim:))BU TANRI OLMALI BİZİ DİNLİYOR!
*Ha ha ha, evet şu Big Brother muhabbeti.
V:Aslını istersen biz '666' sembolünü ilk olarak Iron Maiden'a tribute niteliğinde kullanmıştık. Number Of The Beast. 666 farklı kültürlerde farklı şeyleri sembolize ediyor. Nerede olduğunu bilmiyorum ama bir ülkede Sembolize ettiği şey Meryem Ana ile seks yapmak. Benim için aşkın iyi ve kötü yanını temsil ediyor. Aşkın iyi yönü 777 de olabilir çünkü bu sayısal sembol tamamen tanrısal, ruhani ve kutsal. Çin Kültürü'ndeki Ying ve Yang gibi düşünebilirsin.
*Boynunda taşıdığın haç, eski bir haç mı?
V:Evet. Antik değil ama çok eski. Kolombiya'da iki hayranım tarafından hediye edildi. Güney Amerika ülkelerinde insanların kiliseye ve dine bakışları çok farklı, benim gerçekten takdir ettiğim bir bakış açısı. Bu yüzden hayranlarımın verdiği bu haça hediyeymiş gibi bakamıyorum. Bunu bir mükafat gibi görüyorum. Bu arada, ben Tanrı'ya inanmıyorum.
*Grubunla ilgili bir soru. Senin bu denli ön planda olman gruptaki demokrasiyi zedeliyor mu?
V:Hayır, çünkü HIM'de demokrasi yok, biz antidemokratik bir grubuz. Bu da çok doğal çünkü bütün şarkıları ben yazıyorum, kelimeleri ve notaları ben buluyorum, her şeyi ben yapıyorum. Neden benimle aynı oranda kazansınlar ki? Benimle aynı haklara sahip olmak istiyorlarsa benim kadar çalışmaları gerekir. Yaratıcı olan benim, onlar sadece eklemeleri yapıyorlar. Benim şarkılarımı icra ediyorlar.
*Çok dürüstsün. Şimdilik bu kadar, albüm çıktığında yakana yapışıp yine röportaj isteyeceğim haberin olsun.
V:Albüm ağustos sonunda çıkıyor ama promosyona eylülde başlarız sanırım.
*Cevapların için teşekkür ederim. İyi müzik beklentimizi karşıladığın için de teşekkür ederim.
V:Ben de teşekkür ederim. Kendimi Rock House'da sohbet ediyormuş gibi hissettim
2001'deki konserinden sonraki röportajı
İyi okumalar